Düşük Mineral İçeriğine Sahip Suyun Kemik ve Diş Mineral Yoğunluğunu Azaltmadaki Rolü
Günümüzde sağlıklı yaşam denildiğinde ilk akla gelen unsurlardan biri su tüketimidir. Su, yaşamın temel taşı olduğu kadar vücudun pek çok yaşamsal fonksiyonunu da düzenleyen bir maddedir. İnsan vücudunun yaklaşık üçte ikisi sudan oluşur ve bu da suyun hayati önemini açıkça ortaya koyar. Ancak tükettiğimiz suyun sadece “temiz” olması yeterli midir? Son yıllarda ortaya çıkan araştırmalar, içilen suyun mineral içeriğinin de en az temizliği kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.
Özellikle ters ozmoz (Reverse Osmosis, kısaca RO) sistemleriyle arıtılmış suların mineral içeriğinin büyük ölçüde azaldığı bilinmektedir. RO filtreleme teknolojisi, suda bulunan zararlı patojenleri, kimyasal maddeleri ve ağır metalleri etkin biçimde uzaklaştırması sayesinde “temiz” su sağlamasıyla popülerlik kazanmıştır. Ne var ki RO sistemleri, yalnızca zararlı maddeleri değil, aynı zamanda yararlı mineralleri de (kalsiyum, magnezyum, flor vb.) büyük ölçüde uzaklaştırır. Bu durum, uzun vadede hem genel sağlık hem de özellikle kemik ve diş sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.
Bu kapsamlı blog yazısında, düşük mineral içeriğine sahip (de-mineralize veya yetersiz mineral içerikli) suyun diş ve kemik sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini, özellikle kemik mineral yoğunluğu (Bone Mineral Density – BMD) ve diş yapısını etkileyen yönlerini ele alacağız. Buna ek olarak, söz konusu suların nasıl yeniden mineralleştirilebileceği ve bu olumsuz etkileri azaltmak için alınabilecek önlemleri de tartışacağız. Bu makalenin amacı, hem sağlık profesyonellerini hem de halka açık bilgilendirmeyi destekleyerek “güvenli” görünen bu suların uzun vadede yaratabileceği risklere ışık tutmaktır.
1. Ters Ozmoz (RO) Filtrelerinin Mekanizması
Ters ozmoz teknolojisi (Reverse Osmosis – RO), bir yarı geçirgen membran kullanarak çözeltiden çözücü maddeyi (genellikle suyu) ayırmayı amaçlayan bir sistemdir. Doğal ozmoz sürecinin tersine çevrilmesi prensibine dayanır. Normalde ozmoz, suyun az yoğunluklu taraftan çok yoğunluklu tarafa doğru hareket etmesiyle gerçekleşir. Ters ozmozda ise dışarıdan basınç uygulanarak bu hareketin yönü tersine çevrilir ve su, çok yoğun ortamdan az yoğun ortama doğru zorlanır. Böylece sudaki istenmeyen maddeler membranda tutulur, su ise öbür tarafa geçer.
Örneğin musluk suyu veya herhangi bir kaynak suyundaki mineraller, bakteriler, virüsler, ağır metaller ve diğer kolloid veya inorganik maddeler RO membranı tarafından tutulurken temiz kabul edilen “arıtılmış” su membrandan geçer. Bu sistemler pratikte çok etkilidir ve suyu çoğunlukla zararlı maddelerden arındırır. Ancak kalsiyum, magnezyum, flor, demir gibi “yararlı” mineraller de sistemde tutularak uzaklaştırılır. Bu minerallerin pek çoğu, su molekülünden daha büyük yapıda oldukları için yüksek basınç altında dahi membrandan geçemeyip atık su kısmına gönderilir.
Yapılan araştırmalar, RO sistemlerinin suda bulunan kalsiyum, flor, magnezyum gibi mineralleri ortalama olarak %90 ve üzeri oranda uzaklaştırdığını göstermiştir. Dolayısıyla RO’dan geçen su, düşük mineral içeriğine sahip hale gelir ve bu “yumuşak” ya da “demineralize” olarak da adlandırılan su, içildiğinde vücuttaki minerallerin dengesi üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Söz konusu mineraller sadece suyun sertlik derecesini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda diş ve kemik yapısını korumak, sinir sistemini düzenlemek, kas fonksiyonlarını yerine getirmek ve hücresel aktiviteleri sürdürmek gibi sayısız yaşamsal fonksiyonda rol oynarlar.
2. Düşük Mineral İçeriğine Sahip Suyun Diş Sağlığına Etkileri
2.1 Flor ve Diş Çürüğü İlişkisi
Diş sağlığı üzerinde özellikle florun önemi büyüktür. Flor, diş minesinin yapısını güçlendirerek çürüğe karşı direnç sağlar. Flor eksikliğinde dişler demineralizasyona daha açık hale gelir ve çürük oluşumu hızlanır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve birçok uluslararası sağlık otoritesi, içme suyundaki ideal flor miktarının yaklaşık 0,7-1,2 ppm (milyonda bir parça) aralığında olmasını önermektedir. Ancak RO sistemleri, bu florun büyük bir kısmını uzaklaştırarak suyun flor içeriğini %90’ın üzerinde azaltabilmektedir. Bu durum, diş minesinin remineralizasyon kapasitesini zayıflatır ve çocukluktan itibaren diş çürüğü riskini artırır.
2.2 Kalsiyum ve Magnezyumun Diş Sağlığına Katkısı
Dişlerin sağlıklı bir şekilde korunması ve ağız içinde pH dengesinin sağlanması için kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) da önemlidir. Kalsiyum, tükürüğün tamponlama kapasitesini destekleyen, diş minesinin oluşumuna katkıda bulunan temel bir mineraldir. Magnezyum ise diş sert dokularının gelişiminden sinir iletimine kadar birçok süreçte görev alır. Hem kalsiyum hem de magnezyum eksikliğinde diş yüzeyinde yeterli sertleşme ve remineralizasyon sağlanamayabilir. RO suyu, bu mineralleri de oldukça yüksek oranda uzaklaştırdığı için uzun vadede diş minesinin güçsüzleşmesine sebebiyet verebilir.
Örneğin bazı araştırmalarda, kalsiyum seviyesi düşük olan içme suyunu tüketen bireylerde diş çürüğüne (DMF-S endeksiyle ölçülen) daha fazla rastlandığı ortaya koyulmuştur. Yetersiz kalsiyum, diş minesinin ilk aşamalardaki çürük lezyonlarında remineralizasyon gücünü azaltır. Flor ve kalsiyumun birlikte yer aldığı sularda ise çürüğün daha az görüldüğü bilimsel olarak desteklenmektedir. Bu etkileşim, dişlerin yüzeyinde florür-kalsiyum bileşiklerinin oluşumunu kolaylaştırarak dişi daha dayanıklı hale getirir.
2.3 Çocuklarda Görülebilecek Etkiler
Gelişme çağında olan çocuklarda, dişlerin hem mine hem de dentin tabakası tam olarak olgunlaşma aşamasındadır. Bu dönemde düşük mineral içerikli su tüketmek, dişlerin yeterli mineralleşme sürecini sekteye uğratabilir. Yapılan bazı epidemiyolojik çalışmalarda, RO suyu içen çocuklarda pit ve fissür çürüklerinin sıklığında hafif bir artış, mine dokusunun gelişiminde yetersizlik ve boy kısalığı (stunting) gibi büyüme gerilikleri rapor edilmiştir. Özellikle ilk daimi dişlerin çıktığı dönemlerde yeterli flor ve kalsiyum alımı, kalıcı dişlerin uzun ömürlü ve çürüklere dirençli olmasında kritik rol oynar.
3. Düşük Mineral İçeriğine Sahip Suyun Kemik Sağlığına Etkileri
3.1 Kemik Mineral Yoğunluğu (BMD) Nedir?
Kemik mineral yoğunluğu (Bone Mineral Density – BMD), kemiklerdeki mineral (çoğunlukla kalsiyum ve fosfat) miktarını ifade eden ve kemik sağlığının en önemli göstergelerinden biridir. Kemiğin sertliği ve dayanıklılığı, bu minerallerin yoğunluğuna bağlıdır. BMD’nin düşmesiyle birlikte osteopeni veya osteoporoz gibi kemik hastalıklarının gelişme riski artar. Osteopeni, kemik mineral yoğunluğunun normalin alt sınırına doğru düşmeye başladığı hafif seviyedeki bir kemik kaybı durumudur. Osteoporoz ise kemik yoğunluğunun belirgin düzeyde azaldığı ve kırık riskinin ciddi oranda yükseldiği bir tablodur.
3.2 Kalsiyum Dengesindeki Bozulma
Kemiklerin temel yapı taşlarından biri kalsiyumdur. Vücut, kalsiyumu yemeklerden, içeceklerden ve takviyelerden alır. Ancak içme suyunun kalsiyum içeriğinin de günlük kalsiyum ihtiyacına önemli oranda katkı sağladığı bilinmektedir. Örneğin, kalsiyumdan zengin sularda günlük kalsiyum ihtiyacının %10–20’sini karşılamak mümkündür. Ne var ki RO sistemi, kalsiyumu %90’ın üzerinde uzaklaştırarak suyu neredeyse tamamen “kalsiyumsuz” hale getirebilir. Bu eksikliği diyetle telafi etmek de her zaman kolay olmayabilir.
Vücut, kalsiyum dengesini korumak için ince ayarlı mekanizmalara sahiptir. Bunların başında paratiroid hormon (PTH) ve D vitamini (kalsitriol veya kolekalsiferol) regülasyonu gelir. Kandaki kalsiyum seviyesi düştüğünde PTH artar ve kemiklerden kalsiyum çekerek kan seviyesini normale döndürmeye çalışır. Aynı şekilde D vitamini de bağırsaklardan kalsiyum emilimini artırır. Uzun vadede, suyla alınması gereken kalsiyumun eksikliği söz konusu olduğunda, kemiklerden kalsiyum mobilizasyonu artar. Bu da kemiklerin daha gözenekli, daha az yoğun ve daha kırılgan hale gelmesine yol açabilir.
3.3 Magnezyum ve D Vitamini ile İlişki
Kalsiyum kadar önemli olan magnezyum (Mg), kemik sağlığında kilit rol oynar. Magnezyum eksikliği, kalsiyumun kemiklerde doğru biçimde kullanılmasını engeller. Aynı zamanda D vitamini sentezi ve fonksiyonunda da magnezyum önemlidir. Düşük mineral içerikli sular, vücuttaki magnezyum dengesini de etkileyerek kemik sağlığını dolaylı yoldan riske atabilir. Yapılan bazı çalışmalarda, çok düşük mineralli su tüketen çocuklarda günlük magnezyum alımının yetersiz hale geldiği, serum magnezyum seviyelerinin düştüğü ve bunun da kemik yapısına olumsuz yansıdığı gösterilmiştir.
Ek olarak, yetersiz kalsiyum ve magnezyum alımının D vitamini salınımını da olumsuz etkilediğine dair bulgular vardır. D vitamini seviyesi yeterli olsa bile, vücuttaki Ca ve Mg dengesizliği kemik mineralizasyonunu aksatabilir. Bu durum, çocuklarda kemik gelişimini, yetişkinlerde ise kemiklerin korunmasını doğrudan tehdit eder. Özellikle ileri yaşlarda osteoporoz riski bu yolla yükselmiş olur.
3.4 Florun Kemik Sağlığına Etkisi
Florun diş sağlığındaki önemi sıklıkla bilinse de kemik sağlığını da etkilediği unutulmamalıdır. Düşük flor alımı kemiklerin güçlenmesi yerine zayıflamasına neden olabilir. Orta düzeyde flor, kemik hücrelerinin yenilenmesinde olumlu bir etki gösterir. Ancak florun çok yüksek dozda alınması da “skeletal fluorosis” adı verilen kemik hastalığına yol açabilir. RO sistemi çoğu zaman florun neredeyse tamamını uzaklaştırdığından, suyla alınan flor miktarı da ciddi oranda düşer. Bazı çalışmalar, flor eksikliğinin uzun vadede kemik kütlesine olumsuz etki yaptığını savunmaktadır.
4. Düşük Mineral İçeriğine Sahip Suyun Diğer Sağlık Etkileri
Düşük mineral içerikli suyun etkileri, yalnızca diş ve kemik sağlığıyla sınırlı değildir. Vücudun genel mineral dengesinde oynayabileceği roller sebebiyle çeşitli sistemik etkilere de yol açabilir.
4.1 Elektrolit Dengesi ve Böbrek Fonksiyonları
Vücudun su-metabolizma dengesi, elektrolitler sayesinde sağlanır. Sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl) gibi elektrolitler, kas ve sinir iletişimi, sıvı dengesi ve asit-baz dengesi için kritiktir. Düşük mineral içerikli su, bazı çalışmaların gösterdiği üzere, vücudun bu önemli elektrolitleri idrarla daha fazla atmasına neden olabilir. Bu durum özellikle sodyum ve potasyum açısından dengesizlik riski yaratır. Ayrıca uzun vadede böbreklerin süzme işlevi de bu aşırı minerali atma çabasıyla etkilenebilir.
4.2 Sindirim ve Metabolik Sağlık
Mineraller, sindirim enzimlerinin çalışmasında ve mide bağırsak sisteminin düzenlenmesinde de rol oynar. Örneğin, kalsiyum ve magnezyum sindirim enzimlerini aktifleştiren ko-faktörler arasında yer alır. Çok düşük mineralli bir suyun sürekli tüketimi, besinlerden alınan minerallerin emiliminde de değişikliklere yol açabilir. Bu durum uzun dönemde yetersiz beslenme, halsizlik, kas krampları, tansiyon değişiklikleri gibi semptomlara da neden olabilir.
4.3 Hücresel Fonksiyonlar ve Bağışıklık
Demir, çinko, bakır gibi eser elementler bağışıklık sisteminden hücresel nefes almaya kadar pek çok fonksiyonda görev yapar. Birçok RO sistemi, bu elementleri de ortadan kaldırır veya miktarını oldukça düşürür. Her ne kadar bu elementlerin büyük kısmını gıdalardan alsak da, su da günlük alıma katkıda bulunur. Düşük mineral içerikli su tüketiminin yaygınlaşmasıyla özellikle yetersiz beslenme söz konusuysa vücuttaki eser element dengesinde bozulmalar görülebilir. Sonuçta bağışıklık sistemi ve hücresel fonksiyonlar da bu durumdan etkilenebilir.
5. RO Suyunun Yeniden Mineralleştirilmesi (Remineralizasyon) ve Çözümler
5.1 Neden Remineralizasyon Gerekir?
Görüldüğü üzere RO sistemleri zararlı maddelerden arındırmada son derece etkilidir, ancak beraberinde yararlı mineralleri de uzaklaştırır. “Daha temiz su” elde etmek arzusuyla başlayan bu süreç, uzun vadede mineral eksiklikleri doğurabilir. Bu nedenle son yıllarda RO suyu “yeniden mineralleştirme” (remineralization) teknikleri giderek ilgi kazanmaktadır. Amaç, zararlı maddelerden büyük ölçüde arınmış suya tekrar belli seviyede kalsiyum, magnezyum, flor gibi mineraller ekleyerek “ideal” su kompozisyonu oluşturmaktır.
5.2 Remineralizasyon Yöntemleri
- Mineral Filtreler / Kartuşlar
Birçok RO cihazına eklenebilen özel mineral filtreler mevcuttur. Bu filtreler genellikle kalsiyum karbonat, magnezyum oksit gibi maddeler içerir. Su, bu filtrelerden geçerken az miktarda kalsiyum ve magnezyum alır. Böylece elde edilen suyun sertliği ve pH’ı bir nebze yükseltilir. Aynı şekilde flor ekleyen filtreler de geliştirilmiş durumdadır. - Alkali Su Pitcher ve Damla Takviyeleri
Ev tipi kullanımda, alkali su sürahileri (alkaline pitcher) ve damla şeklinde satılan mineral konsantreleri de tercih edilebilir. Bu yöntemle suyun pH değeri yükseltilirken içinde kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi mineraller de belirli oranda geri kazandırılır. Özellikle taşınabilir olması ve pratik kullanımı nedeniyle popülerlik kazanmıştır. - CO2 ve Kalsiyum Karbonat Enjeksiyonu
Endüstriyel ölçekte, RO ile arıtılan suyun içine kalsiyum karbonat (CaCO3) ve CO2 eklenerek pH dengesi ve sertlik istenilen seviyeye çıkartılabilir. Bu yöntemle suyun tadı da daha “doğal” hale gelir. Ancak uygulanması belirli ölçümler ve ekipmanlar gerektirdiği için ev ortamlarında pek yaygın değildir. - Kalsiyum Bikarbonat veya Kalsiyum Klorür Eklenmesi
Düşük çözünürlük sorunlarını aşmak için doğrudan kalsiyum bikarbonat veya kalsiyum klorür eklenerek remineralizasyon sağlanabilir. Fakat bu yöntemler, tadı etkileyebileceğinden ve sürekli ölçüm gerektirdiğinden dolayı, genellikle ev kullanımı yerine büyük ölçekli tesislerde uygulanır. - Hibrit Elektrodiyaliz Yöntemleri
Daha ileri düzeyde, hibrit elektrodiyaliz sistemleriyle RO sularına kontrollü biçimde kalsiyum ve magnezyum eklemek de mümkündür. Ar-Ge çalışmalarının devam ettiği bu yöntem, özellikle büyük su arıtma tesislerinde gelecek vaat eden bir teknolojidir.
5.3 Remineralizasyonun Faydaları
- Daha Dengeli Bir Su Kompozisyonu
Remineralize su, diş ve kemik sağlığını destekleyen kalsiyum ve magnezyum gibi minerallere yeniden kavuşur. Bu da uzun vadede demineralizasyon riskini azaltır. - İçim Kalitesinde Artış
Saf suyun tadı, çoğu insana “düz” veya “lezzetsiz” gelebilir. Bir miktar mineral eklenmesi, suyun tadını iyileştirir ve daha ferah bir içim sağlar. - Sindirim ve Metabolizma Desteği
Mineral içeriği arttırılmış su, enzimlerin çalışmasını, elektrolit dengesini ve metabolizmayı destekleyerek genel sağlığa katkı sunar. - Bağışıklık Sistemine Destek
Demir, çinko gibi eser elementler su yoluyla bir nebze olsun geri kazandırıldığında, bağışıklık sisteminin optimal düzeyde işlemesine yardımcı olur.
6. Riskleri Azaltmak İçin Öneriler ve Koruyucu Stratejiler
- Düzenli Tahlil ve Takip
İçme suyunuzun mineral içeriğini öğrenmek için düzenli analiz yaptırmak önemlidir. Özellikle ticari markalı sularda etiket bilgisi bulunur; ancak bu bilgilerin güncel olduğunu teyit etmek gerekir. Evdeki RO cihazının da verimini ve filtrelerin durumu düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir. - Beslenme Desteği
Düşük mineral içerikli su tüketen kişilerin, beslenmelerinde kalsiyum, magnezyum ve flor açısından zengin gıdalara yer vermesi gerekir. Süt, yoğurt, peynir, kuruyemişler, yeşil yapraklı sebzeler ve deniz ürünleri bu minerallerin iyi kaynaklarıdır. Flor açısından sofra tuzları bazen zenginleştirilmiş olabilir; fakat günlük ihtiyacın dengelenmesi için su ve diş macunu gibi diğer kaynaklara da dikkat edilmelidir. - Mineral Takviyeleri
Kan testlerinde eksiklik tespit edildiği takdirde kalsiyum, D vitamini, magnezyum gibi takviyeler hekime danışarak alınabilir. Öte yandan flor takviyesi, özellikle çocukların diş gelişimi döneminde bir diş hekimi veya çocuk doktoru gözetiminde uygulanabilir. - Remineralize Cihaz Seçimi
Yeni bir RO cihazı satın alınacaksa, suyu remineralize eden ek filtreye sahip modellerin tercih edilmesi tavsiye edilir. Böylece gereksiz yere tamamen “boş” hale gelen su yerine, sağlığa uygun bir mineral dengesini koruyan su tüketimi sağlanabilir. - Araştırma ve Farkındalık
Düşük mineral içerikli suyun uzun vadede ne gibi etkileri olduğu konusunda hala birçok çalışma devam etmektedir. Hem bireylerin hem de sağlık çalışanlarının bu konuda farkındalığa sahip olması, olası risklerin erken dönemde tespit ve müdahale edilmesine yardımcı olur. - Florlu Diş Macunları ve Ağız Bakımı
İçme suyundaki flor miktarı düşük olduğunda, diş çürükleri artma riski olduğundan flor içeren diş macunları ve ağız bakım ürünleri kullanmak koruyucu bir yaklaşım olabilir. Buna ek olarak, diş hekiminde uygulanan yüzey florlama (topikal fluor uygulamaları) da koruma sağlar.
7. Sonuç ve Geleceğe Yönelik Değerlendirmeler
Ters ozmoz (RO) sistemleri, suyu patojenlerden, ağır metallerden ve zararlı kimyasallardan arındırarak “güvenli” hale getirmekte son derece başarılıdır. Bu nedenle, birçok evde ve endüstriyel tesiste RO teknolojisi yaygın biçimde kullanılmaktadır. Ancak araştırmalar göstermektedir ki RO ile arındırılan sular, kalsiyum, magnezyum, flor gibi kemik ve diş sağlığı açısından kritik öneme sahip mineralleri de sudan uzaklaştırarak “boş” denilebilecek bir su profili oluşturabilir.
Uzun vadede bu suların tüketilmesi, dişlerde çürük riskinin artmasından kemik mineral yoğunluğunun düşmesine kadar pek çok olumsuz sonuca yol açabilir. Düşük mineral içerikli su, çocukların büyüme çağında diş ve kemik gelişimini sekteye uğratıp gelecekte osteoporoza zemin hazırlayabilir. Ayrıca vücudun genel mineral dengesini bozarak sindirim, metabolizma ve bağışıklık sistemi üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
Bu riskleri bertaraf etmek ve yine de arıtılmış temiz su tüketmeyi sürdürmek için “remineralizasyon” adımı üzerinde yoğunlaşmak gerekir. RO’dan çıkan suya kontrollü şekilde kalsiyum, magnezyum ve flor eklemek veya mineral filtreler kullanmak, çözümün merkezinde yer alır. Bunun yanında, yeterli ve dengeli beslenme, düzenli check-up ve hekim/diyetisyen tavsiyelerine uyma gibi destekleyici önlemler de ihmal edilmemelidir.
Sonuç olarak, RO teknolojisi hayat kalitesini ve sağlığını yükseltebilecek önemli bir buluştur. Fakat bu teknolojiyi “daha da sağlıklı” kılmak için suyun mineral dengesini korumanın yollarını aramak, bireysel ve toplumsal düzeyde öncelikli hale gelmelidir. Gelecekte, su arıtımında mineralleri yok etmeden zararlı maddeleri ayıklayan yeni teknolojiler veya hibrit sistemler daha çok gündeme gelebilir. Bilimsel araştırmalar ve kamuoyu farkındalığı arttıkça, içme suyunun içeriğine dair daha bilinçli politikalar ve uygulamalar geliştirilecek, böylece hem temiz hem de mineralli su tüketimi mümkün olacaktır.
Okuyucuya Mesaj: Düşük mineral içerikli su, özellikle ters ozmoz gibi modern arıtma yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla giderek daha fazla hayatımıza giriyor. “Temiz su” içmek elbette çok önemli, ancak diş ve kemik sağlığımız için de gerekli mineralleri kaçırmadığımızdan emin olmak zorundayız. Bu konuda, evimizde veya ofisimizde kullandığımız su arıtma sistemlerinin özelliklerini araştırarak ve gerekirse suyu yeniden mineralleştiren çözümlere yönelerek sağlığımızı daha iyi koruyabiliriz. Unutmayın, sağlıklı su demek yalnızca “mikroptan arınmış” su demek değildir; aynı zamanda vücudumuza faydalı mineralleri de içermesi gerekir.
Kaynaklar
- 1.Guidance from secondary data for remineralization of RO water. Srivastava DN, Shah I, Daga SL. https://www.researchgate.net/profile/Divesh-Srivastava-2/publication/268278718_Guidance_from_secondary_data_for_remineralization_of_RO_water/links/561e73ef08ae50795afefc4c/Guidance-from-secondary-data-for-remineralization-of-RO-water.pdf J Indian Water Works Assoc. 2010;42:50–56. [Google Scholar]
- 2.Jiang L, Tu Y, Li X, Li H. 2018 4th International Conference on Energy Materials and Environment Engineering. Kuala Lumpur, Malaysia: ICEMEE; 2018. Application of reverse osmosis in purifying drinking water. [Google Scholar]
- 3.Reverse osmosis units in groundwater based public water supply system in rural eastern Karnataka, India: an analysis. Srinivasan R, Pandit SA, Khatei G, et al. https://www.currentscience.ac.in/Volumes/123/12/1493.pdf Curr Sci. 2022;123:1493–1498. [Google Scholar]
- 4.Life cycle assessment of three safe drinking-water options in India: boiled water, bottled water, and water purified with a domestic reverse-osmosis device. Garcia-Suarez T, Kulak M, King H, Chatterton J, Gupta A, Saksena S. Sustainability. 2019;11:6233. [Google Scholar]
- 5.Caries affected by calcium and fluoride in drinking water and family income. Arvin E, Bardow A, Spliid H. J Water Health. 2018;16:49–56. doi: 10.2166/wh.2017.139. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 6.A study of the effect of home water filtration systems on fluoride content of drinking water in Johor. Loh KH, Yaacob H, Andan H, Omar S, Jamaludin M. https://web.mda.org.my/wp-content/uploads/2021/11/2011-AStudy.pdf Malays Dent J. 2011;1:8–13. [Google Scholar]
- 7.The calcium concentration of public drinking waters and bottled mineral waters in Spain and its contribution to satisfying nutritional needs. Vitoria I, Maraver F, Ferreira-Pêgo C, Armijo F, Moreno Aznar L, Salas-Salvadó J. Nutr Hosp. 2014;30:188–199. doi: 10.3305/nh.2014.30.1.7491. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 8.Kozisek F. Nutrients in Drinking Water. Geneva, Switzerland: World Health Organization; 2005. Health risks from drinking demineralised water; pp. 148–163. [Google Scholar]
- 9.Purification of contaminated water with reverse osmosis: effective solution of providing clean water for human needs in developing countries. Wimalawansa SJ. https://www.researchgate.net/publication/284804889 Int J Emerging Technol Adv Eng. 2013;3:75–89. [Google Scholar]
- 10.The correlation between the mineral drinking water composition and the relevance of dentine in health – a pilot study. Razvan C, Popa M, Incze AM, Cristina C. Pak J Med Sci. 2020;36:349–354. doi: 10.12669/pjms.36.3.1820. [DOI] [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
- 11.Optimal drinking water composition for caries control in populations. Bruvo M, Ekstrand K, Arvin E, Spliid H, Moe D, Kirkeby S, Bardow A. J Dent Res. 2008;87:340–343. doi: 10.1177/154405910808700407. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 12.Low-mineral direct drinking water in school may retard height growth and increase dental caries in schoolchildren in China. Huang Y, Wang J, Tan Y, et al. Environ Int. 2018;115:104–109. doi: 10.1016/j.envint.2018.02.021. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 13.Consumption of very low mineral water is associated with lower bone mineral content in children. Huang Y, Ma X, Tan Y, et al. J Nutr. 2019;149:1994–2000. doi: 10.1093/jn/nxz161. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 14.Long-term 1,25(OH)2 vitamin D therapy increases bone mineral density in osteopenic women. Comparison with the effect of plain vitamin D. Zofkova I, Hill M. Aging Clin Exp Res. 2007;19:472–477. doi: 10.1007/BF03324733. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 15.ED-71, a new active vitamin D3, increases bone mineral density regardless of serum 25(OH)D levels in osteoporotic subjects. Matsumoto T, Kubodera N. J Steroid Biochem Mol Biol. 2007;103:584–586. doi: 10.1016/j.jsbmb.2006.12.088. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 16.The relationships between two different drinking water fluoride levels, dental fluorosis and bone mineral density of children. Grobler SR, Louw AJ, Chikte UM, Rossouw RJ, van W Kotze TJ. Open Dent J. 2009;3:48–54. doi: 10.2174/1874210600903010048. [DOI] [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]
- 17.Sensory quality of drinking water produced by reverse osmosis membrane filtration followed by remineralisation. Vingerhoeds MH, Nijenhuis-de Vries MA, Ruepert N, van der Laan H, Bredie WL, Kremer S. Water Res. 2016;94:42–51. doi: 10.1016/j.watres.2016.02.043. [DOI] [PubMed] [Google Scholar]
- 18.Surface water RO permeate remineralization through minerals recovery from brines. Philibert M, Filingeri A, Natalello C, Moe N, Filloux E, Cipollina A. https://doi.org/10.1016/j.desal.2022.115725 Desalination. 2022;531:115725. [Google Scholar]
- 19.Ion exchange resin – bipolar membrane electrodialysis hybrid process for reverse osmosis permeate remineralization: cation exchange resins equilibria and kinetics. Abusultan AA, Wood JA, Sainio T, Kemperman AJ, van der Meer WG. https://doi.org/10.1016/j.seppur.2023.123798 Sep Purif Technol. 2023;317:123798. [Google Scholar]